27 Aralık 2012 Perşembe

Ah Siz Yoku-Mu?

Kahır günü gözleriniz hakikaten ağlamaklı
Ömrünüz geçiyor süreli yahut süresiz
Gözlerinizden yaş eksik olmuyor, haklı;
Siyah bir camın arkasın bakan siz.

Düşünseniz ömrünüzün bir kelebekten kısalığını
Teselli bulur muydunuz sündüğünüz kovukta?
Düşünseniz ömrünüzün üç günden az kaldığını
Yine koşmalısınız ömrünüzü bir solukta.

Hani uzanıverir bir kirpik mesafeden
Eliniz, hüküm giymiş kırk yıla mahkum
Akıl değil, kalbinizdir kendinize hükmeden
Lakin sıkılmaz avucunuzdaki elenmiş kum.

Aman gölgenize bürülü soluk yüzlü
Bir adam karanlıkta şüphesiz gülümsüyor
Ahmakça, bir duvara dokunmayınız; pürüzlü
Duvar üzerinize yıkılacak gibi geliyor.

Kibar bir kelime dilinizin ucunda
Kızıl bir güneşin aydınlattığı gözleriniz
Ah efendim şifalı bir bitki avucunuzda
Dikeni olmayan bir güldür eliniz.

                                                    e.g.

kainat bestesi -do do do-


Kızıla bürülü bir akşamın son faslı,
Annenin gözleri nedense ağlamaklı!
Bu akşam sazın telleri vursa da paslı,
Bu akşam da yarına kavuşmanın sonu hüsranlı!

Sünmüş köşeye hakikat dediğimiz beste,
Kalan sağlar ağlaşır durgunlaşan bu seste,
Sağ kaldık ama kalbimiz dönülmez bir histe,
Sağ kalmışız aslında dünya denen kümeste.

Düşünüyorum bir alacalı saadet,
Solsa da gülün biri günün birinde.
Alnını yere koymadan göğe doğru uzanan bir hakikat,
Bulacak, dün gibi yakın, sonunda eninde.
 
                                                    e.g.

6 Aralık 2012 Perşembe

dört nala gelip uzak asyadan

denizcilerin yelkenlerine bakan atlı barbarlar gibi bakıyorum dizele

dizel gürüldüyor

bize sınır yok diyorum hayretle
c.k.
6.12.2012