Kiraza hasret bir yaz mevsimiydi,
Yağmur yağmasa bile ıslanmaya değerdi.
Ceplerinden çıkardığın üzümlere takılırdı gözüm,
Ceplerinde her daim, dolu bir avuç üzüm.
Gece gözlerini kıskanırdım ayın güler yüzünden,
Kıvrılan yollar gibiydi yüreğim bir sevda masalı yüzünden.
Serçe parmağının yüzüğüne değdiği yerden,
Tomurcuk fışkırırdı güle benzer, yaprakları kederden.
Deniz yutardı hürriyeti yarım kalmış yüzlerimizi,
Yunuslar selamlardı ufka dalan gözlerimizi.
Zehre batırmıştın perçemlerinden kısa saçlarını,
Bir ibadet vecdi içinde sürmüştün yüzüme avuçlarını.
Yorgun yağmur ıslatmıştı sırtıma dokuna eli,
Yağan yağmur değildi, çağlayan bir ırmağın seli.
Yeşile bürünen çayırlardı, dizlerimize değin çimen,
Kırılan kalplerdi, tamiri mümkün değildi hemen.
Güz olurdu yazdan sonra, bahara doğru koşan,
Sen çocuktun, ben çocuk; çocuklar gibi coşan.
Henüz çiçeğe bürünmedi diktiğin zerdali ağacı,
Sözünü aldığın kuşlar ötmedi, bu ne büyük bir acı!
Müneccimler demişti içmeliydik ab-ı hayat suyundan,
Ayrılmayaydık keşke, çeşmelerle kurulu ebedi hayat yolundan.
e.g.